Neyi, niçin istediğimle ilgili derin düşüncelere daldığım olur. Belki mesleki bir sekeldir bu, belki mesleki bir kazanım. Okuduklarımdan ve başımdan geçenlerden şunu anladım: Yaşamda olup bitenler ile olmasını istediklerimiz arasında olan fark asla kapanmayacak. Varsın öyle olsun. Biz istemekten geri durmayalım. Arzulayalım. Arzular yeni arzulara kapı açsın. Öyle ya bizler birer ‘’arzu makineleri’’ değil miyiz? Hem arzulamaktan vergi de alınmıyor bildiğim kadarıyla ancak eşeğin de aklına karpuz kabuğu düşürmeyelim.
Şiirler var okumak istediğim. Hatta ezberlemek istediğim. Romantik bir akşam yemeğinde, doğru anda tatlı tatlı okuyayım. Bu riskli bir girişim. Komik de gözükebilir, ‘’Vay be ne güzel okudu,’’ da denebilir.
Pek çok arzum var. Gerçekleşmediler, gerçeklemeyecekler belki de. Bazen tadım kaçmıyor değil düşündüğümde. ‘’Olmayacak iste, ol-ma-ya-cak!’’ diyorum. Ancak ben daha fazla arzulamak ile ilgili herhangi bir mahcubiyet taşımıyorum.
Kitaplar var okumak istediğim. Hangi birinden başlayayım ki… Kitaplar var ikinci defa okumak istediğim. Hangi birini yazayım ki… Kitaplar var okumaktan daha fazlasını yapmak istediğim. Sevdiğim bir dostum, ben ve Stavrogin oturalım birlikte ‘’Niye böyle bir halt yedin sen?’’ diye sorayım. Anlatsın bir şeyler. Anlamaya çalışayım. Anlatırken ben yine bir şeyler sorayım. ‘’Ee Stavrogin biz de bu işin okulunu okuduk, senin gibi sürtmedik sağda solda…’’ diyeyim.
Bir düello teklifi olmadan sıvışayım oradan ve yoluma bakayım tekrar. Aynı ekip yine oturalım. Bu kez karşıma Bazarov’u alayım. ‘’Sen ne kibirli adamsın yahu!’’ diye bir çıkış yapayım. ‘’Ne istediğinden emin misin?’’ diye sorayım. Başka bir düello teklifi olmadan sıvışayım oradan ve yoluma bakayım tekrar. Daha arzulayacak çok şey var. Yolum uzun. Yeri gelmişken şunu da sorayım: Düello teklifi arzunun son noktalarından birisi değil midir? Rakibini yok etmek arzusu… Gururun ve hatta en saf arzuların için. Bir ötekinin varlığını ortadan kaldırarak kendi yoluna bakma arzusu. Korkmayın korkmayın, henüz o kadar güçlü arzularım yok benim. Aklıma geldi sordum.
Şiirler var okumak istediğim. Hatta ezberlemek istediğim. Romantik bir akşam yemeğinde, doğru anda tatlı tatlı okuyayım. Bu riskli bir girişim. Komik de gözükebilir, ‘’Vay be ne güzel okudu,’’ da denebilir. Ne olacaksa olsun! Dedim ya arzum bunlar benim. Mahcup olmayacağım. Varsın gülsün hanımefendi. Benim aklımda onun gülüp gülmemesinden daha büyük bir sorun var: Hangi mahallenin şairine uğrayacağım? Dürüst olmak gerekirse arzularımın bir dünya görüşü var ama tam bir ideolojisi yok. İsmet Özel ‘’aynada iskeletini, görmeye kadar varan kaç, kaç kişi var şunun şurasında?’’ diyene kadar uğramam dediğim mahalleden çıkamaz oldum. İşin aslı bu arzuların arzu olduğu besbelli! Kafası biraz karışık olabilir ancak bunlar benim arzularım. Ben onları öyle seviyorum. Utanacak bir şey yok. Çıkın ortaya yahu, mahcubiyet yok!
Tüm arzularımın sonuna kadar gideceğim diye bir şey de yok. Aldığımız her nefesi sonuna kadar çekiyor muyuz ki her arzunun peşinden gidelim. Bütün hava ciğerlerimize gitmeyecek diye nefes almaktan vazgeçiyor muyuz?
Hocalarım var onlar gibi olmak istediğim. Onlar gibi olma isteği yetmiyor, görünce sarılmak da istiyorum. Bazılarıyla sarılabilecek kadar yakınlık kurdum. Sarılabilme koleksiyonuma katmak istediğim insanlar için çabalarım devam ediyor. Sarılırken ‘’Ya hocam iyi hoş da, siz bunları nereden ve nasıl öğrendiniz?’’ diyorum. Bir cevap yok. Çünkü böyle bir soruyu henüz sormuş değilim. Kafamda bazı cevaplar var ancak hiçbirinden emin değilim. Ben yine de içimden saydırıyorum kendi talihime: ‘’Bunlar bunlar olsaydı, sen de öğrenirdin.’’ Çok inanmıyorum bu söylediklerime. Hepsi birer bahane. Bahaneleri de hafife almayalım. Bahanesi çok olan bir insan bir yerde bir şeyleri gayet derinden istiyordur. Yoksa neden bahaneleri sıralasın. Hem bahane başka bir şey yalan söylemek başka bir şey. Bugüne kadar binlerce bahanem oldu insanların pek de inanmadığı ama olsun mahcubiyet yok.
Şunu anlamıyorum yahu. Tamam arzuladık. Sanki durdurmak elimizdeymiş bu arzuları gibi ne kızıyorsunuz? Arzularımızı arzuladığımızı ispat etme sorumluluğunu niye yüklüyorsunuz? Tüm arzularımın sonuna kadar gideceğim diye bir şey de yok. Aldığımız her nefesi sonuna kadar çekiyor muyuz ki her arzunun peşinden gidelim. Bütün hava ciğerlerimize gitmeyecek diye nefes almaktan vazgeçiyor muyuz? İster inan ister inanma. Ben arzuluyorum. Bazen onların peşinden gidiyorum, bazen gitmiyorum. Ama mahcup olmuyorum. İnsanım be! Dümdüz insan işte…