21. yüzyılın en çok zarar veren hastalıklarından biri, kanser. Her çeşidi var. Erken teşhis edilirse ne ala, bir şekilde kurtulma şansı sunuluyor şanslıysan. Yavaş yavaş enerjini, mutluluğunu, keyfini, sağlığını alıp götürüyor. peki kanser dediğimiz nasıl bir hastalık? Gelişimini tamamlamamış kontrolsüz büyüyen hücreler. İşlevi yok sürekli büyüyor ve bir şekilde işlevi olan hücrelere yer bırakmıyor. Kanserli dokular yayılır, bulunduğu organı ele geçirir ve sureç devam eder. Nedenlerinin bir bolumu sigara, alkol, endüstride kullanılan envai çeşit kimyasal (arsenik, asbestos, benzin, nikel, etilin oksit, vs. ), kötü beslenme, hareketsizlik, enfeksiyon ve obezite olduğu biliniyor.
Kafamıza göre her elimize geçirdiğimizi, doğaya zarar verecek nesnelere harcayarak birbirimize kafa tuttuğumuzu zannediyoruz. Bulunduğumuz dünyanın vücudunda olgunlaşamadan ürüyoruz.
Kanser duyunca hemen Allah korusun, Allah vermesin, aman aman. Acaba Allahı bir rahat bıraksak mi? Kendine baksan, sigarayı alkolü camış gibi içmesen mi acaba?, dertliyim bahanesiyle. Acaba her istediğini poponun izi çıkmış koltuğundan telefonla sipariş etmesen mi? Acaba tembelliğine bahane bulmasan da biraz yürüsen, koşsan spor mu yapsan mesela? Bulunduğun dünyanın istesen de istemesen de bir parçasısın ve senin canın hiç önemli olmayabilir. kafana göre, bencilce hareket ettiğin zaman ben böyle istiyorum canımın istediği gibi hareket ederim dersen, doğa ona uymayanı elimine etmeyi çok iyi biliyor. Doğa zaten tamamıyla onunla beraber uyumlanabilenle birlikte olabilecek şekilde tasarlanmış bir mekanizmaya sahip. Doğanın işine yaramayanlar telef olur kural bu.
Gelişimini tamamlamamış kontrolsüz büyüyen hücreler. İşlevi yok sürekli büyüyor ve bir şekilde işlevi olan hücrelere yer bırakmıyor.
Dünya’nın kanseri de biziz. Kafamıza göre her elimize geçirdiğimizi, doğaya zarar verecek nesnelere harcayarak birbirimize kafa tuttuğumuzu zannediyoruz. Bulunduğumuz dünyanın vücudunda olgunlaşamadan ürüyoruz. Kendi ürettiğimize de aynı eksik bencil bilgileri yüklüyoruz. Üstüne üstlük budalaca bütün tükettiklerimizi hak ettiğimize inanıyoruz. Bu kısır döngü devam ediyor, fakat bizler hala sorumluluklarımızdan kaçıyoruz, bir de laklak yaparak keyif çatıyoruz. Sanki kanseri andıran bir havamız var. Sadece kendimizi değiştirirsek belki en korkutucu hastalıklardan ve dünyaya bulaştırdığımız zihniyetimizden kurtulabiliriz. Tembellikten korkmasak da biraz hareket mi etsek ne dersiniz sevgili camışgiller?
Kuzey Taran