Kuşlar Uçar Bebekler ve Beşikler Sallanır

Nisan Eskicioğlu

İnsanlığa hizmet adına çeşitli bilim dallarında yapılan araştırmaları, o anda ulaşılan sonuçları ve buna bağlı gelişen sınırlı gerçekliği dünyaya mal ediyoruz. Buna rağmen, yaklaşık her 15-20 yılda aynı hususta yapılan bilimsel araştırmalar bizlere sunulan bilginin tam tersini bile işaret edebiliyor. Örnek vermek gerekirse 20 yıl boyunca yumurta kolestrol yapar sandılar şimdilerdeyse tam aksi iddia ediliyor. Kemiklerimiz için her gece süt içtik şimdi kemik erimesi sebebi olarak süt birinci sırada yer alıyor. Yani o an için iyi bir şey gibi gözüken bir ilhamın altından neler çıkabileceğini ancak seneler sonra görebiliyoruz. 

Bunun yanı sıra  60’lardan sonra hızla gelişen iletişim araçlarının yaşantımıza girmesiyle bize belli çıkarlar doğrultusunda istenilen her şey istenildiği şekilde sunulmaya başlandı. Günümüzde bu konuda o kadar geliştik ki tamamen yanlış bir bilgiyi tüm dünyaya doğru olarak kabul ettirme gücümüz var. Hatta gelecekte olacakları geniş halk kitlelerine daha rahat ve tepkisiz kabul ettirebilmek için algı ve imge kontrolü son derece gelişmiş durumda. Önce televizyon, sonra akıllı telefonlar ve şimdi de yapay zeka yavaş yavaş bir zamanlar varlığından söz edebildiğimiz “cüzzi irademizi” de elimizden alıyor gibi gözüküyor. 

Elbette ki günümüze kadar birçok farklı komplo teorisi varlığını hala sürdürmekte … Kendi etnografik tarihim içerisinde ilgimi çekenler oldu, “yok artık bu kadarı da fazla saçma” diye karşıladıklarım da oldu. İlgimi çekenleri derinlemesine araştırdığım geceler sonrasında inandığım teoriye göre hayatımı şekillendirdiğim zamanlar oldu. O zaman gerçekten komplo teorileri ilgi çekici oluyor. Araştırma hissini tetikliyor. Aklına gelmeyecek şeyleri önüne sürüyor, bol hayal gücü barındırıyor bir de önümüze sunulanı sorgulamaya teşvik ediyor.

Bir Waldorf Pedagojisi okul öncesi eğitmeni olarak çok ilgimi çeken ve beni düşünmeye teşvik eden önemli bir konu var. Senelerdir belirli aralıklarla aklıma düşüyor. Bunu sizinle burada paylaşma fırsatım olduğu için de çok mutluyum.

Bunun hemen sonrasında da 1913’lerde çocuklarla minimum tensel temas gerektiği ve her an kucağımızda olmamaları gerektiğine dair bilimum kitap ve bunu savunan doktorlar ortaya çıkmış. Bütün bunların çocuğu şımarttığından bahsedilmiş. Bu dönemde de anne ve baba şefkatinden zorla uzak bir jenerasyon büyümüş (iyi birşey yapıyorsunuz adı altında).

1880’lerde bebek beşiklerine karşı bir savaş açılmış. Bu da aslında doktor ve hemşirelerin “çocuklarınızı çok fazla sallamayın bu zararlı bir şey” dedikleri dönem ile aynı yıllara denk geliyormuş. Bu savaşın başını çeken Luther Emmet Holt ABD’li bir pediatri uzmanıymış, çok da başarılıymış. Hatta Holt 50 sene boyunca annelerin en büyük eşlikçilerinden biri olan The Care and Feeding of Children (Çocukların Bakımı ve Beslenmesi) kitabının da yazarıymış. Bu kitapta da beşiğe karşı ve çocukları sallama alışkanlığına dair çok keskin ve net söylemler olması üzerine beşikler kalkmış ve yerine hapishane görünümlü sabit parmaklıklı çocuk yatakları gelmiş. (Modernlik adı altında arkaik, kutsal, yüzyıllardır süregelen sıcacık bir alışkanlığı silmeye yönelik bir hareket.) 

Bebek anne sütünü nasıl bırakıyorsa, sallanma süreci de bu şekilde bırakılabilir. Anne karnında sıcacık sarmalanmış bir varlıkken doğduğunda onu bu soğukluğa neden mahkum edelim ki?

Bunun hemen sonrasında da 1913’lerde çocuklarla minimum tensel temas gerektiği ve her an kucağımızda olmamaları gerektiğine dair bilimum kitap ve bunu savunan doktorlar ortaya çıkmış. Bütün bunların çocuğu şımarttığından bahsedilmiş. Bu dönemde de anne ve baba şefkatinden zorla uzak bir jenerasyon büyümüş (iyi birşey yapıyorsunuz adı altında). Bunun insanlığı daha kolay kontrol edebilmek için bir mekanikleştirme, yalnızlaştırma ve bebekleri soğuk bireyler haline getirme amacı güden bir plan olduğunu söyleyenler var. Beşikten başlamak istemişler yani.

Aslında bakılacak olursa bir bebek 9 ay boyunca anne karnında annenin her hareketiyle sallanıyor zaten. Bir bebeği sallamak sadece onu daha çok rahatlatıyor. Bağımlılık yaratma korkusu anlaşılır ancak o da anne sütüne gelişen bağımlılıkla büyük benzerlik taşıyor. Bebek anne sütünü nasıl bırakıyorsa, sallanma süreci de bu şekilde bırakılabilir. Anne karnında sıcacık sarmalanmış bir varlıkken doğduğunda onu bu soğukluğa neden mahkum edelim ki? Bu parmaklıklı yataklar bebeği aslında bir boşluğa terk ediyor. Bebeğin derin bir uykudan gözlerini her açtığında ilk gördüğü şey parmaklıklar oluyor. Bu durum da bebeğin yalnızlık hissini tetikliyor, sonrasında çocuklarda pek çok şey ile temas etmede bir çekingenlik gözlemleniyor. 

Pek çok deney sonucunda sallanan bebeklerin daha hızlı kilo aldıkları ve sallanmanın nefes alma ve verme dengesini düzenlendiğine dair bilimsel bulgulara erişildi. Günümüzün ebeveynleri bu konulara daha büyük hassasiyet ile yaklaşıyorlar ancak bizim annelerimiz ve babalarımız bu anlayışların etkisinde büyüdüler: minimum temas ve şefkatin onları şımartacağına inanarak… O dönemin doktorları da elbette ki anneanne ve dedelerimizin iyi bir şey yaptıklarını düşündüler. 

Daha önce de yazdığım gibi her alanda pek çok teori var. Bunu yegane rahatsız edici tarafıysa varolan teorilerin bir süre sonra güven problemi oluşturuyor ve bize tehlikeli geliyor olması. 

Günümüzde iletişim araçları sayesinde yaygınlaşan bu bilgilere kolayca ulaşabildiğim için kendimi elbette ki şanslı hissediyorum. Fakat farkındayım ki bu bilgiler ve inanç sistemleri de sadece sonsuz olasılıklar silsilesinden rastgele seçimlerle gelen ve her daim değişecek olan hikayeler işte…

Kuşlar Uçar Bebekler ve Beşikler Sallanır
Okuyucu Derecelendirme0 Oy

Custom Sidebar

You can set categories/tags/taxonomies to use the global sidebar, a specific existing sidebar or create a brand new one.

Top Reviews