Söyleyin bana, Simone neden öldü?

Tolga Yücel

Uzun bir gecenin ardından sıcak bir kış günü alarmın sesiyle uyanan Simone, sabah rutinlerine başladı. Vücudundaki çipe alışmaya çalışıyordu. Bu çipin temel problemi, uyanır uyanmaz kendisine vücudunda biriken suyu uygun görülen miktarda boşaltması için sadece iki dakika süre tanımasıydı. Hızlıca tuvalete girdi. Bu sırada akıllı ev sistemi uyandığını algıladı ve “Günaydın Simone” diye onu selamladı. Simone, sesten biraz ürkerek “Sabah haberleri” dedi. Bir anda evin her odasında sabah haberlerinin dinamik sesi duyulmaya başladı:

“ Günyadın Simone… Bugün 7 Ocak 2039… Güneşli ve güzel bir İstanbul’a uyandın… Hava sıcaklığı 48 derece… Ama biz yine de her zaman olduğu gibi toksin maddelerin varlığını sana hatırlatmak isteriz. Dışarı çıkmamanı öneriyoruz. Sağlık İşleri’nin son aldığı karara istinaden bu durum devam ettiği sürece, uygun korunaklı kıyafetin yoksa lütfen ihtiyaçlarını merkezi sistemle çöz. Gündemimize, dünyanın gündemi ile başlıyoruz… Çin, Hindistan, ABD, Endonezya, Brezilya, Rusya ve Meksika’dan oluşan G7 toplantıları Singapur’da başlayacak. G7 liderlerinin gündeminde insan ötesi dönemin geleceği var. Yeni insanın ve robotların çalışma koşullarının iyileştirilmesi, bunun yanı sıra verimliliğinin artırılması için atılacak adamlar konuşulacak…”

Simone, bu saçmalıkları duymak istemiyordu. İnsan ötesi dönem her zaman canını sıktı. Transhümanizm fikri dünya genelinde kabul görmeye başladığında, böyle bir gelişmeye insanların karşı çıkacağına inandığı ve dış dünyası ile bedenini entegre eden bir çipi taşımaya başlaması arasındaki sürede verdiği mücadele aklına geldi. 

Fiziksel ve bilişsel yeteneklerin artırılmasının, yaşlanmanın durdurulmasının, hastalıkların iyileştirilmesinin dışında insanın sahip olduğu potansiyelin ortaya çıkarılması için teknolojik ve bilimsel gelişmelerden faydalanma fikri 20. yüzyılın ilk yarısının sonlarından itibaren gündeme gelmişti. 1980’lerde Amerika temelli gelecek bilimcileri, geçmişte elde edilen deneyimin ve bilginin üzerine ekleyerek transhümanist bir hareket oluşturmuşlardı. Bu düşünür grubu,  cüretkar bir biçimde insanın ve makinenin birleşiminin gelinebilecek en üst nokta olduğuna inanıyordu.  Simone için ise bu her zaman tehlikeli bir fikirdi.

İki binli yılların ikinci on yılında, yapay zekanın ve robotların gelişmesiyle teknoloji, makinelerin bir çok şeyi insanın yerine yapabilmesine imkan vermeye başlamıştı. İnsanın gelişiminin geride kalacağı ve algoritmaların insandan daha hızlı öğreneceğine inanılmasıyla, bu sefer “insanda bazı değişiklikler yapma çalışmaları” giderek kabul görmeye başladı. Her değişim gibi, bu fikir de romantik bir serseri gibi duyuruldu.  2016 yılının Temmuz ayında, günümüzün önemli otokratlarından Elon Musk ve sekiz nöroloğun kurduğu Neuralink şirketi ile işler iyiden iyiye ciddiye binmeye başladı. Beyin ve makine ara yüzleri ile Alzheimer hastalığının ortadan kalkacağı, beyin fonksiyonlarının muhteşem çalışacağı, bazı organların farklı özelliklerle üretilebileceği, değiştirilebileceği ve öğrenilmek istenen birçok şeyin artık zahmetsiz öğrenilebileceği konuşulmaya başlanmıştı. Bu gelişmeler neredeyse bir modaya, bir akıma dönüşmüştü. 2020’li yıllarda “İsveç’te çip taktıranların sayısı hızla artıyor” gibi haberler toplumsal algıyı kırıyordu. Güvenlik ve daha uzun yaşama isteği ile birlikte öncelikle iş çevreleri bu makine insanları çalıştırmak istediler. Sonra ülkelerin, dünyadaki kaynakların azalması ile ilgili alınacak tedbirleri belirleyen kanunların içine girdi bu kavram. Ama şöyle bir gerçeklik de vardı; bu teknolojiler, eşitsizliğin ve gelir adaletsizliğinin sürdüğü dünyada, varlıklıların çabuk adapte olduğu bir seçeneğe dönüştü. Yoksullar ise ya işini robotlara kaptırıyordu ya da teknolojinin merdiven altı ve kötü kopyaları ile hayatlarına devam etmek isterken inanılmaz acılar çekiyorlardı; Halüsinasyon görenler, çektiği acıyı sonlandırmak için çipi sağlıksız yöntemlerle çıkarmak isteyenler… Ne berbat hayat hikayeleri ve sefalet… Zenginlik ve bu teknolojilere ulaşabilme gücü, getirdiği sosyo-ekonomik üstünlükle yeni bir insan sınıfı yarattı. Teknoloji, birleştirici olmak yerine ayrıştırıcı bir özelliğe bürünmüştü.

Simone da uzun bir süre sokak gösterileriyle ve protestolarla transhümanizme karşı çıkmayı denedi. Mücadele etti. Girişimleri bazı sonuçlar vermeye başlamıştı ki, kıtlık yasası ile birlikte çoğu şey tamamen yasaklandı. Her şey izne tabi olmaya başladı. Bu gösteriler de otokratların ve onlarla birlikte çalışan işbirlikçilerinin baskılarının bir sonucu olarak kanun eliyle durduruldu. Herkesin bir çip takması zorunluluk haline getirildi.

Bunları düşünen Simone, kendine bir kahve hapı eritmek isterken, bir anda akıllı ev sisteminin ana ekranında “Uyarı” yazısı çıktı. Bu yazı çıktığında, her vatandaş sorgusuz sualsiz, bu ekranın önüne geçmeli ve tabanında sensörlerin olduğu bu alanda uygun görülene kadar durmalıydı. Ekranda adını, soyadını, kilosunu ve sağlık durumuyla ilgili bazı bilgileri gördü. Bir şeyler ters gidiyordu. Panikledi. Sistem, “Sizi, Sağlık İşleri Yetkilisine Aktarıyorum” diyerek kendisini beklemeye aldı. Sağlığı ile ilgili bir problemi olduğunu düşündü. Meraklandı.

Sağlık İşleri yetkilisi bağlandı. Onu ismiyle selamladı. Ve sürekli olarak evdeki canlı sayısı ile ilgili sorular sormaya başladı:

Yeni bir köpek aldınız mı?

Hayır.

Peki, bir kuş?

Hayır, almadım.

Evinizde kontrol dışı yoğunlukta böcek olduğunu fark ettiniz mi?

Yok, olsa fark ederdim.

Evde sizin dışınızda bir canlı algılandı. Sağlık İşleri’nin almış olduğu karara istinaden, azalan kaynakların tüketimi konusunda, konutunuz için belirlenmiş canlı sayısı dışında izinsiz bir DNA tespit ettik. Öğleden sonra sizi ziyarete geleceğim. Lütfen evden ayrılmayın.

Simone panikledi. Durumu anlamlandıramıyordu. Hemen erkek arkadaşına bağlandı. Olanları anlattı. Erkek arkadaşının cevabı onu rahatlamıştı: “Bu iklim krizini çözemeyince, azalan kaynaklara iyice taktılar, biliyorsun. Meraklanma, karıncadır. Bizim bir arkadaşın evinde de küçük bir ekmek kırıntısı yüzünden, 10 gün karantina uygulandı. Yeni cihazların sensörleri çok hassas, o takılmıştır. Gelişmelerden haberdar et.”

Öğleden sonra, yetkili eve geldi. Üzerinde güneşin ışınlarından kendisini koruyan bir tür elbise vardı. Kapıyı çaldı. Yetkili, üzerindeki koruyucu elbiseyi çıkardıktan sonra salona geçtiler. Simone’un tam karşısına oturdu. Yanında siyah bir çanta vardı. İçinden, detektöre benzeyen bir tablet çıkardı. Evin her yerini önde yetkili, arkada Simone taradılar. Bu sırada da güncel meselelerden konuşuyorlardı. İki ayrı dünyadan gelmiş gibiydiler. Yetkili her yeri taradı. Ve sonunda Simone’un da üstünün taramadan geçmesi gerektiğini söyledi. Simone, önce itiraz etti. Ancak yetkili bunun yetkisi dahilinde olduğunu söyleyince, kabul etmek zorunda kaldı. Yetkili taramasını tamamladıktan sonra bir elindeki ekrana, bir de Simone’a bakıyordu. Sanki bir şeyler ters gibiydi:

Herhangi bir canlıyla bir ilişkiniz var mı?

Evet, bir erkek arkadaşım var.

En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?

Bu ne biçim soru? Terbiyesizlik. Bunu sormaya da mı yetkiniz var?

Benim sizin sağlığınızla ilgili her şeye yetkim var hanımefendi. Çipten kontrol ettirmeyin lütfen.

Peki, iki gün önce… Oldu mu? Aldınız mı cevabınızı?

Anlamıştım… Hanımefendi, bu canlıyı siz taşıyorsunuz. Siz 2 günlük hamilesiniz.

Simone çok sevinmişti. Gülümsedi. Sonra bir anda yüzü değişti. “Şimdi ne olacak?” diye sordu.  “Yeni çıkan yasaya göre, üreme programı içinde değilsiniz. Bu bölgenin izni yok. Bu sebeple, 24 saat içinde bu canlıdan kurtulacağız” diye cevap verdi yetkili. Çantasını açtı. İçinden bir bileklik çıkardı. Çıkardığı bilekliğin bir saat boyunca, kesintisiz olarak kolunda olması gerektiğini söyledi. Bilekliğin nasıl kullanılacağını soğukkanlılıkla anlattı. Bilekliği teslim ettikten sonra, sistemden ileri sayımı başlattı. Durumun soğukluğunun aksine nazikçe çıkmak için izin isterken, “24 saat sonraki kontrolde eğer sonuç değişmezse, ne yazık ki sizi üniteye götürmemiz gerekecek. Hamileliğinizi biz sonlandıracağız. Şimdi kapınızın şifresini değiştiriyorum. Bir nevi ev hapsinde gibi düşünün. İyi günler” dedi ve çıktı.

Simone, bileklikle baş başa kaldı. Bir anda, sabah önünde durduğu ekranda bir sayaç ortaya çıktı. 24 saatlik ileri sayım başlamıştır. Erkek arkadaşına bağlandı. Haberi onunla paylaşmak istemekteydi. İkisi de hüzünlü bir mutluluk içindeydiler. “Karar senin” dedi erkek arkadaşı…

Sonrasında da geçmek bitmeyen zaman akmaya başladı. Kendine bir içki hazırladı. Yirmi saat geçmişti. Hışımla gitti, bilekliği koluna taktı. Ekranda bu sefer ikinci bir saat olduğunu fark etti.  “Sosyal Kürtaj için geri sayım başladı. Son bir saat” sesi tüm evde yankılandı. Eş zamanlı olarak da akıllı sistem iletişim cihazına baktı. Düşünmek istemedi. Saçma sapan şeylere bakıp vakit geçirmek istiyordu. Ancak sürekli olarak karşısına “Çocuksuz hayat, daha fazla mutluluk verir”, “Bekarken Yapılacak En İyi 10 Şey”, “Anne Olmanın Zorlukları” gibi başlıklar çıkmaya başladı. Simone, bu durumdan iyice nefret etti. Aldığı karardan pişmandı.  Bu dayatmayı kabul etmek istemedi. Bir bebeği olsun istiyordu. Son beş dakika kala, Simone kolundaki bilekliği çıkarmak için uğraştı ama çıkaramadı. Bu arada süre devamlı olarak düşmekteydi. “Son 30 saniye” sesi duyuldu. Simone mutfağa gitti, aceleyle bir bıçak aldı… Bilekliği çıkaramadığından, bileklikten kurtulmak için elini kesmeyi planlıyordu. Beş saniye kala bilekliği kolundan çıkarmayı başardı. Bilekliğin geri sayımı durdu… Bu arada ileri sayım aracı ise 21. saate gelmişti.

Öğleden sonra olmuştu bile. Evde sadece akıllı ev sisteminin sesi duyuluyordu… Sabahtan beri hiç susmamıştı: “Günaydın Simone”… Sensör onu fark etmediği için sürekli devam ediyordu; “Günaydın Simone”… Üç saniye sonra bir daha, “Günaydın Simone”…

Gürültülerle, kapının şifresi girildi. Sağlık İşleri’nden bir ekip, Simone’u üniteye götürmek için gelmişlerdi. Gördükleri manzara ile irkildiler. Salonun ortası kan gölüne dönmüştü. Yerde Simone’un cansız bedeni ile karşılaştılar. Bir değil, iki canlı ölüp gitmişti.

Custom Sidebar

You can set categories/tags/taxonomies to use the global sidebar, a specific existing sidebar or create a brand new one.

Top Reviews