Spinoza ve Dalgalanan Duygular

Özgür Taburoğlu

Spinoza kendisinden önce “duyguların doğası” konusunda bir çeşit bilgisizlikten söz eder.[1] Descartes bu cehaleti kısmen son vermiş gibidir ama o da yeni soru işaretleri getirir. Duygular konusundaki bir başka noksanlık da, zihnin duyguları nasıl yönettiğine, “denetlediğine” dair açık bir yaklaşımın bulunmayışıdır. Descartes, epifiz guddesi üzerinden bazı zerrelerin hareketleriyle bedenin bir çeşit mekanik cisim olduğunu ilan eder. Spinoza için bedeni tümüyle böyle bir edilgenlik sıfatıyla açıklamak bedenin “yapabilecekleri” hakkında bir başka bilgisizlikten ileri gelir. Bir uyurgezerin sergiledikleri gibi, bedenin kendi tabiatı gereği bağımsız olarak yapabildikleri vardır. Oysa “zihnin kendi eylemlerinden” birisi olan duygulara o kadar da egemen olamaması ondaki farklı bir doğayı da ele verir sanki. Oysa duygulara her zaman eşlik eden fikirlerle olan ilişkilerini çözümlemek, duyguların tamamen dışsal etkilerin tesiri altında ortaya çıkan ve kaybolan görüngüler olmadığını anlamaya imkân sağlayabilir. 

Spinoza için duygulara da tüm diğer insan eylemlerine ve isteklerine olduğu gibi geometrik nesnelerden söz eder gibi yaklaşmak denenebilir. Duygular bir nedensellik içinden zihne bağlı olsalar da sonuçlarının bedende ortaya çıkan bir eylem olması duyguların sadece zihinsel etkinlikler gibi görülmesine mâni olur. Bu durumda bedenin “etki gücünü” artıran veya azaltan haller gibi sınıflandırılabilir. Kaynağı zihinde olsa da nesnesi dışarıdaki bazı cisimler veya imgelerdir. Bu yüzden “kısmı nedensellik” içerisinden zihne bağlıdır. Bu nedenselliğin payı daha fazla içeride veya zihinde olduğunda, o duygu daha denetim altında ve nesnesinin tesirinden o kadar uzak olur denilebilir. Bu durumda duygu da herhangi bir düşünce gibi daha bulanık veya daha uygun gibi sıfatlarla ayırt edilebilir. Özne nesnesinden tümüyle müteessir olduğunda onun eylemlerini edilgin gibi tanımlamak gerekir. Çünkü fiillerinin, devinimlerinin nedeni kendisinden ziyade dışarıda bulunur. Spinoza’nın “paralelizm” öğretisi gereği, bedenle beraber zihin de etkin veya edilgin haller içerisine girer. Ama iki ayrı sıfatın nasıl etkileşim içerisine girdiğini de “hiç kimse” bilemez (2019: 213). Bu zor soruya yönelik bilgisizliğe rağmen, bedenin ruhsuz olduğuna, zihinsel etkinlik olmadığında “âtıl” olduğuna dair çok eski bir metafizik önermeyi değiştirmek gerekir bu durumda. Spinoza için zihin ve beden karşılıklı âtıl olur veya etkin bir şekilde devinirler. “Üstün bir yapıt” olan bedeni ve onun zihinle irtibatını anlamak için duyguların, arzuların, iştahların doğasını anlamak önemlidir. 

“İştah kabarttığı” şeyin hükmü altında eyler. İştahın kendisiyle ona ait fikir arasında bir ayrılık meydana gelir. Böyle duygulara kaynak olan iştah, müdrikenin değil de muhayyilenin daha fazla etkisi altındadır. 

Duyguların hükmündeki beden “bir oraya bir buraya sürüklenir”. Bütün belirlenim dışarıdaki nesnelerin egemenliğinde olduğu duygusal eylemlerde beden ve zihin beraberce yalpalar. Cevherin düşünce sıfatından kaynaklanan “kararlar” yerine, yer kaplayan şeylerin “belirlenim” veya “itki”leri eylemlere yön verir bu durumda. Böyle davranan tekil bir varlık kendi tabiatına aykırı bir eylemde bulunmaz ama conatusuyla uyumlu hareket etmez. Yani nedenleri zihinde olmayan duygular varoluşumuz hilafına ortaya çıkar. Böyle duygular bilincine varılmış bir arzunun değil de iştahın sonucudur; “iştah kabarttığı” şeyin hükmü altında eyler. İştahın kendisiyle ona ait fikir arasında bir ayrılık meydana gelir. Böyle duygulara kaynak olan iştah, müdrikenin değil de muhayyilenin daha fazla etkisi altındadır. Zihnin ve özel olarak akıl yürütme yetisinin “bedenin etkime gücünü artırması” mümkün olmaz. Fikirsiz iştahlarda zihnin bir başka işlevi olarak muhayyile hem kendi gücünü hem de bedeninkini “kısıtlayacak” şekilde çalışır. Duygunun, iştahın kaynağında müdrike ve muhayyile eşit derecede etkinse “zihinsel dalgalanma” meydana gelir. Aynı cisim veya nesne bu dalgalanma sırasında zıt duygulara sebep olur. Bu dalgalanmaların nedeni ve sonucu kederli duygular kendisine eşlik eden fikirlerden kurtulmuş “istikrarsız” hallerdir. Örneğin “umut” dalgalanan bir sevinçle keder arası bir duruma işaret eder. Zihnin ve bedenin çabası arasında kararsız bir güç dengesi bu istikrarsız iştahları, duyguları yaratır. Bu tutarsız nedensellik içerisinde neyin iyi, güzel, yararlı veya arzu edilir olduğunu sürekli karıştırırız. Hayal gücünün verimiyle anlıktaki fikirler arasında cereyan eden istikrarsızlık arasında kalan tekil varlık kendisine neyin iyi geleceğini ayırt edemez. 

Bir kipi veya tavrı diğerinden ayırmak için insan doğasının bu doğal kusuru belirleyicidir. Akıl yürütme yetisi ve fikirler kipleri bir ortaklığa çağırırken, duygu durumlarının zeminindeki bu dalgalanma farklı beşerî varlıkların belirmesinin kaynağıdır.

Ama bir yandan da şeyleri farklı şekillerde hayal etmemize neden olan bu “tutarsızlık” yeni bakış açıları edinmemize, kendimize özgü görüş noktalarına yerleşmemizi de sağlar. Bir kipi veya tavrı diğerinden ayırmak için insan doğasının bu doğal kusuru belirleyicidir. Akıl yürütme yetisi ve fikirler kipleri bir ortaklığa çağırırken, duygu durumlarının zeminindeki bu dalgalanma farklı beşerî varlıkların belirmesinin kaynağıdır. Böylece başka bakış açılarının üretimi için gerekli yeni duygular da bu tutarsızlık, istikrarsızlık, dalgalanma sırasında mümkün olur. Bu yeni duyguların birçoğunu adlandırmak da zordur. Leibniz’in küçük ve belirsiz algıları gibi Spinoza da “belirli bir adla birbirinden ayırt edilemeyecek türde duyguların” varlığından söz eder (2019: 270). Adı olmasa da bir yoğunluk gibi ortaya çıkan duygular içerisine girdiği kipleri bireyleştirir. Düşünceler, fikirler onları ortak kavramların, temsillerin dünyasına çekse de, dalgalanan duygular onlardaki farkları üretimi, ifade edilmesidir. Her yeni nesne ve onun imgesi bedendeki tesiriyle yeni bir arzu veya duygu yaratır. Aynı arzu da geri dönerek kendi nesnesini muhayyel bir şekilde tekrar üretip, çoğaltır. 

Bu çevrim içerisinde sonsuz sayıda nesne ve onlarla bağdaşık arzular meydana gelir. Muhayyile arzuların ve onlarla etkileşen nesnelerin çoğalmasına yardım ederken, müdrike bu çoğulluğu kavramlarda temsil eder ve adlandırır. Bu indirgemenin sonucunda bir duygu haritası ortaya çıkar. Arzuları farklılaşan bireyler, içerisinde düşündükleri kavramlar, işaretler, adlar içerisinde bir ortaklığa dâhil olurlar.

Duygulara zihin hâkim olmayıp onları simgesel bir yapının ortaklığına çekmezse psikanalizdeki ifadesiyle nevrotik denilebilecek bireyler yaratılmış olur. Bir bireyin taşıdığı tüm duyguların bazılarına fikirler eşlik etmiyorsa, sadece akılsız iştahlardan oluşan bir duygu durumu varsa o zaman da psikotik bir evrenden söz etmek yerinde olabilir. Bu durumda zihin bedene eşlik etmekten tümüyle vazgeçmiş, onunla koşutluğunu yitirmiş demektir. Böyle bir varlığın bünyesinde “mevcudiyeti sürdürme çabasının aynı anda hem zihinle hem de bedenle ilişkilendirmesinin” son bulduğu söylenebilir. “Aklın buyrukları” ile iştahlar arasındaki dengeli ilişki kaybolmuştur; fikirler ile duygular arasındaki bağlantı kopmuştur. Bu durumda kendi varoluş sahasına terk edilen “duyguların birbirleriyle çok değişik şekillerde birleşerek (…) hesaplanamayacak kadar çok başka türde duygunun doğmasına” tanık oluruz. Fikir taşıyan arzuların içinden “seçim yapma” ihtimali azaldıkça, “zihnin özgür kararından yoksun” şekilde nesneler ve iştahlar arasında serbest bir temas aralığı açılır. Akılsız arzular, “her fırsatta birbiriyle zıtlaşıp insanı farklı yönlere çekiştirerek nereye döneceğini bilmez hale getirir” (2019: 286). Böyle birbirine ulanan, biri diğerini yok edip yeniden üreten duyguların içkin yüzeyinde var olan için fikir taşıyan arzuların kenarlarını çizdiği bir mizaç, kendilik de ortaya çıkamaz. Duygular bir varoluş kipine ait ifadelerin parçası olmadan bir dış nesnenin tesirinden diğerine doğru yer değiştirirler. Duyguların bu otistik çevrimi içerisinde kalan varoluş kipleri kendi arzularını bazı ifadelere dönüştüremezler.


[1] Spinoza, Baruch (2019). Ethica: Geometrik Olarak Kanıtlanmış ve Beş Bölüme Ayrılmış Ahlak, çev. Çiğdem Dürüşken, İstanbul: Alfa.

Spinoza ve Dalgalanan Duygular
Okuyucu Derecelendirme0 Oy

Custom Sidebar

You can set categories/tags/taxonomies to use the global sidebar, a specific existing sidebar or create a brand new one.

Top Reviews