“İyilik” denen kavram birçok disiplince konu edinilmiştir. Felsefe ve din bunlardan öne çıkmış iki büyük alandır. Ama iyiliğin bir başka deyişle iyi olma halinin somutlaştığı alan tıptır. Hem halk hem de hekim topluluğu burada söz edilen iyiliği, sağlıklı olma ile eş anlamlı kabul eder. Peki ama sağlık veya sağlıklı olma nedir? Bu basit görünümlü soruya yanıt bulmak acaba soruyu soruvermek kadar kolay olacak mı?
Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.” şeklinde tanımlıyor. Buradan anlıyoruz ki bir iyilik halinde kabul edilebilmemiz bedensel sağlığın ötesinde çok değişkenli bir durum. Öyleyse tıp dediğimiz disiplin bize “iyilik ve sağlık” konusunda nereye kadar yardımcı olabilir? Bedensel sağlığımızı sağladığımız zaman tam bir iyilik haline ulaşmak için belki de atılması gereken adımlardan sadece bir tanesini atıyoruz. Tıp aslında bize bunu sağlasa bile yeter. Diğerleri herkesin bildiği gibi çok değişik etkenlere bağlı ve tıp elbette bunların hepsini çözemez. Peki ama beklentimizi karşılayacak bir tıp var mı? Ya da tıp bize bedensel sağlığımızı sağlıyor mu gerçekten? Gördüğünüz gibi ilk baştaki masum soru birçok başka çetin sorular doğuruyor, başka alanlara evrilebiliyor.
Artık cerrahi ve girişimsel tekniklerimiz o kadar gelişti ki mekanik bir sorunu hemen hemen tamamen çözebiliyoruz. Görüntüleme cihaz ve yöntemlerimiz o kadar gelişti ki erken tanıda pek zorluğumuz kalmadı. Kan bileşenlerinin durumunu son derece ayrıntılı ve kesine yakın doğrulukta ölçebiliyoruz. Patolojik tanılarımız hücre düzeyinin altına inmiş durumda. Yoğun bakımlarımızda hastanın tüm yaşamsal işlev ve ölçütlerini aynı anda izleyebiliyor ve gerektiğinde hiç zaman kaybetmeden önlem alabiliyoruz. Algoritmalar geliştirdik, bu sayede birçok hastalıkta dünyanın her yerindeki hekimler aynı yolu izleyip, aynı standart tedaviyi uygulayabiliyorlar. Enfeksiyon hastalıkları neredeyse sorun olmaktan çıktı, şu mikroplar bir rahat dursa! Anestezi yöntemleri sayesinde ağrısız ve hareketsiz ameliyatlar yapabiliyoruz. Bu gelişmelerin hepsi yadsınamaz şekilde teknolojideki ilerlemelerin sonucudur.
Buradan anlaşılacağı gibi, tıp teknolojisi akut sorun ve hastalıklara çözüm getirebildiği gibi “kronik” hastalık ve süreçlere da pek çare olamıyor gibi duruyor. Maçı uzatabiliyor ama bu da karmaşık yan süreçlerin devreye girerek para, zaman ve iş gücü maliyetini artıran, tüm bu maliyetine rağmen kişiye de bir türlü “iyilik” sunamayan durumlara yol açıyor.
Bir yandan bu gelişmeleri izlerken diğer yandan ise her evde bir şeker hastası olduğuna tanık oluyoruz. Giderek şeker hastalığının başlama yaşı düşüyor. Başka bir tanık olduğumuz konu tansiyon yüksekliği sıklığı. Sadece bu iki hastalıkla baş etmek için avuç dolusu ilaç tüketimi neredeyse günlük yaşantımızın doğal bir parçası haline geldi. Üstelik sadece hastalıkların kendisi değil, tıp dilinde komplikasyon denilen yol açtıkları diğer durumlar için de hem ülkenin kısıtlı kaynaklarından önemli bir kısmına hem de kişiler ve yakınlarının enerji, zaman ve iş gücü kaybına mal olan durumlar için de. Yüksek tansiyonun neden olduğu kanamalar, şekerin neden olduğu damar hastalıkları ve organ bozuklukları çok genel anlamıyla bunlara örnek oluşturabilir.
Buradan anlaşılacağı gibi, tıp teknolojisi akut sorun ve hastalıklara çözüm getirebildiği gibi “kronik” hastalık ve süreçlere da pek çare olamıyor gibi duruyor. Maçı uzatabiliyor ama bu da karmaşık yan süreçlerin devreye girerek para, zaman ve iş gücü maliyetini artıran, tüm bu maliyetine rağmen kişiye de bir türlü “iyilik” sunamayan durumlara yol açıyor.
Yaklaşık 1000 yıl – 1400 yıl öncesinden yazılmış tıp yazmaları incelendiğinde, sahip olunan teknoloji ile sağlanan tıbbi iyilik durumunun bugünle karşılaştırıldığında daha iyi durumda olması başta şaşırtıcı gelse de tüm bileşenler göz önüne alındığında yani hava kirliliği, içme suyuna ulaşım, beslenme tarzı gibi etkenlerin denkleme eklenmesiyle bu gerçeğe daha olağanmış gibi bakabiliyoruz. Bunların yanına teknolojinin getirdiği, trafik kazaları, iş kazaları, endüstriyel katkılarla desteklenmiş gıdalar gibi sağlık sorunlarının da eklenmesiyle tablonun çarpıcılığı ortaya çıkar. Sözün özü teknoloji bize sağlık sorunlarının çözümünde vaz geçilmez yardımlar sunarken, bir yandan da kendisi sürekli değişip gelişen sorunlar yaratmaktadır. Yani gelişen tıp bize “bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hali” sağlayamamaktadır.
Tıbbın kişinin iyiliğini sunmaktaki bir başka yapısal sorunu geldiğimiz noktada aslında kaçınılmaz olan ve giderek incelen branşlaşmasıdır. Bu durum gelişmenin olmazsa olmaz sonucudur. Fakat bu gelişmenin de sağlık konusunda tam bir iyilik hali sağlayamadığına tanık oluyoruz. Tıbbi bilginin hacimsel olarak muazzam artışı, insan toplulukları nüfusunun artışı, benzer nitelikteki hastalıkların özel ilgi gerektirmesi ve hekimlerin de ilgi duydukları alt alanlara yönelmeleri branşlaşmayı beraberinde getirmiştir. Aslına bakılırsa bu bir zorunluluktur. Getirdiği olumlu sonuçların başında bir hastalık grubunun tedavisinde uzmanlaşmış bir hekimin, genel tıp ile uğraşan bir hekimden daha bilgili ve deneyimli olması dolayısıyla hasta için daha iyi bir sağlık durumu sunabilmesidir. Bu gerçekten de insanlara daha olumlu bir iyilik hali sağlarken diğer yandan insana bir bütün olarak bakabilmeyi de engellemektedir. Bütüncül bir yaklaşım geliştiremeyen “uzman” hekim giderek sadece hastanın kendisini ilgilendiren sorunlarına yönelip, diğer sorunlarını göz ardı edecektir. Daha da kötüsü hastanın sahip olduğu diğer sağlıksız durumların var olan hastalığına etkisi ile de ilgilenmeyecektir. Böyle bir durumda hasta yine bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halinde olamayacaktır.
Bir başka yapısal sorun yukarıda değindiğimiz algoritmaların oluşturulması ve kullanılmasında yatıyor. Algoritmalar çalışmaya alınan topluluğun ortalama veya ortanca değerleri üzerinden geliştirilir. Bu da Gauss eğrisinin kuyruklarına düşen kişilerde algoritmaların hatalı işleme yol açması demektir. O halde hekim bunu daima göz önünde bulundurmalı ve tıbbın çok eski ilkelerinden biri olan “hastalık yoktur, hasta vardır” ilkesine göre tedavi planlarını hazırlamalıdır. Evet, kulağa hoş geliyor ama burada karşımıza bir de hukuk çıkıyor. Çünkü standart dışı tedavi uygulanır ve başarısızlık söz konusu olursa kötü uygulama davalarının da yolu açılır.
Gördüğümüz gibi tıp bize iyilik/iyi olma hali yolunda mükemmel çözümler sunabiliyor ama tam bir iyilik hali sunmada başarısı sınırlı. Karnı doymayan, işi olmayan ya da işinde mutlu olmayan, çeşitli çevresel etkenlere maruz kalan, huzurlu bir yaşantıya ulaşamamış bir insanı tıbbi tedavi yöntemleri ile iyiliğe ulaştırmak olanak dışı.
Gördüğümüz gibi tıp bize iyilik/iyi olma hali yolunda mükemmel çözümler sunabiliyor ama tam bir iyilik hali sunmada başarısı sınırlı. Karnı doymayan, işi olmayan ya da işinde mutlu olmayan, çeşitli çevresel etkenlere maruz kalan, huzurlu bir yaşantıya ulaşamamış bir insanı tıbbi tedavi yöntemleri ile iyiliğe ulaştırmak olanak dışı. Yine de bedensel sağlığımızı sağladığı için tıp yaşamımızın vazgeçilmezlerinden ve böyle olmaya da devam edecek. Burada her bir bireyin sağlıklı düşünerek, gereksiz kaynak tüketiminden kaçınmaya özen göstererek, akılcı bir şekilde tıbbi hizmet talebi önem kazanmakta.
Sağlıklı ve iyilik dolu günler hepimizin olsun…