Beyoğlu’nda Erotik Bir Hapishane

Ömer Çeşit

Beyoğlu caddesiyle Sıraselviler Caddesini sürtündüğü yerin arasında 1921 yılında direnişe katılan bir gazino açılıyor. Hemen üst katında Majik sineması bulunuyordu. Burayı ünlü mimar olmaya hak kazanamaya çabalayan Guilio Mongeri inşa etti. Türk kökenli bir İtalyan ya da İtalyan kökenli bir Türk vatandaşıydı. Yaşadığı yere hemen alışan hiç yadırgamayan ancak dostane olduğu kadar hırçın da bir adamdı. Daha önce gazinonun olduğu alanda başka bir mekan vardı. Hep böyle olmaz mı? Hep başka mekanlar aşağıyı kazıdıkça ortaya çıkar. Biz bakmayız göz yaşlarına önceki mekanların. Üzerlerine toprak örter farkında olmadan basıp geçeriz üzerlerine. Hristo isimli bir Rum vatandaşı yani Türk vatandaşı yani nereye giderse olması lüzum ettiği gibi oranın vatandaşı olan bir insanın işlettiği Rum Fransız mektebi Maksim Gazinosu’nun hemen aşağısında göçük altında anılarıyla yüzüyordu. Yıl 1921 büyük direniş seneleri. Bir rüzgar var dünyada herkesi sürükleyen. Yeni bir yapı oluşturmak istiyor insancıklar. Öyleyse diyor Frederick Bruce Thomas bana Majik sinemasının olduğu yerin altından bir kat verin. Ben de sizleri eğlendireyim. Hem iyi para kazanır hem de curcunadan başka bir eğlence merkezine kaçarak kurtuluruz. Dans pistinin hemen yanındaki sahneye Roma dönemini anımsatan dev kolonlar dikildi. Tül perdelerin arkasına Floransa’dan getirilen elmaslarından insanın gözlerini kamaştıran bir avize yerleştirildi. Kısa sürede mekana yüzlerce  sarışın erkeklerin, sarışın kadınlarla buluşmasını ve şarkı söylemesini dinlemek için akın eden insanlar doluşmuştu. Orkestra devamlı çaldı. Hayalete dönüşene kadar, elleri tutmayacak kadar yorulana kadar çaldılar. Bruce Thomas’ın kurbanlıklarını giyip kumara bulaşması mekanın kökünü kuruttu. Yargıçlar hazdan kendini yiyip bitirenleri içeri tıkarlardı. Thomas’da tahtalı zindanı kumar borçlarından ve aşırı eğlence düşkünlüğünden dolayı boylamıştı.

Thomas hapishanede hastalandı. Yıl 1927’di harf devriminden bir sene önce, popülist sağ diktatörlüklerinin yükselmesinden 81 sene öncesiydi. Thomas hapishanede kapalı kalınca arzuları depreşti. Neyi istediğini bilmiyordu ama bir nevi bir elmas parlaklığı arıyordu sanki. Koğuş arkadaşı ondan küçük bir sandık saklıyordu. Bunu duyumsayabiliyordu. Bir gün gardiyana rüşvet teklifinde bulundu. Sandığı ele geçirmek hayat gayesi haline gelmişti. Gardiyan parayı cebine indirdi. Thomas’ın içi kımıldandı. “Hadi gidiyoruz buradan serseri herif” dedi Mahmut adlı gardiyan. Thomas’ı kapkaranlık bir hücreye tıktı. Bir tane de poposuna tekme yapıştırdı. Thomas artık karanlıkta yaşıyordu. Hepimizin sonunda varacağı yere çok yakındı. Maksim gazinosunun günahkar hayaletleri kafasında dans etmeye başladı. Dönüyor dönüyor soyunuyorlardı kadınlar, adamlar, hayvanlar, canavarlar, sidikli sarhoşlar, kubar içen aynasızlar hepsi soyunuyordu. İçeri girince dışarı çıkmak yasaklanmıştı. Müthiş bir şehvet dudaklarından dökülüyordu şarkıcının. 

Yüz elli beş gün sonra gardiyan Mahmut efendi elindeki sandıkla çıkageldi. “Al bunu kazandın sen” dedi ona. Thomas ne yapacağını şaşırmıştı. Alışmıştı hayallerle yaşamaya bir kere, şimdi nasıl vazgeçecekti? Kumar gibi düşündü bu hevesini içinden “ne çıkarsa ya benimdir ya karanlık toprağın” diye mırıldandı kendi kendine. 

Sandık açıldı içinden dev bir ışık huzmesi taştı. Gözleri kamaşıyor, portakal aroması tadı alıyordu. Thomas çok geçmeden hapishanede can verdi. Bu kadar keyif almak ayıptı. Böyle bir hayat yaşamak yasaktı. Kendisine zarar vermiş bundan gurur duymuştu. Ancak bu kadar zarar vermeden keyif almak ne mümkün? Evrimsel biyolojimizin el verdiği kadar yaşamda kalmak için tat alırız. Sonra yeniden acıkırız ve yola çıkarız. Her şey anlıktır. Beyhude bir yersizlikle hareket ederek geçirir fareler yaşantılarını. Biz de öyle yaparız. Sonra da havalı havalı soyunuruz. Ancak yavaş yavaş soyunuruz ki daha fazla zevk alabilelim. Merak hazzın kuzenidir bilirsin Thomas. Maksim Gazinosu tekrar tekrar açıldı, kapandı, devredildi, öldü. Birbirine ıslık çalan çocuklar eğlencenin büyüsünden dolayı uykuya daldılar. Rüyalarında bir adam zindanın dibinde oturuyordu. Kıyafetlerini çıkaran dev bacaklı kadınların parmaklarından bal içtiler. Ertesi gün uyandıklarında yanlarında küçük bir sandık gördüler. Thomas irkildi ve onları uyardı. “ Sen küçük velet sen sen ol sakın ha o sandığı açma.” Çocuklar gülüyordu. Çiçekler açıyor, arılar iğnelerini sevdiklerine batırıyorlardı. 

Her şeyimi kaybettim diye düşündü aziz Thomas. Sıra sende dediler. Elindeki kağıtlara baktı. Bu eldeki tek şansı blöf yapmaktı. Elindeki iskambil kağıtlarını kapalı bir şekilde masaya bırakırken adem elması belli belirsiz titriyordu. Bütün parasını masanın ortasına sürükledi. Sanki uçurumdan aşağıya en dibe doğru sürükleniyor ve üstelik bunu daha önceden biliyordu. Koz kupa susalım dedi Edip diye birisi. Baktı biraz oyalandı. Anı yavaşlattı. Sırasını savmak istedi. Masanın ortasına doğru simsiyah bir el uzandı. Thomas’ın paralarına uzandı siyah el. İşte dedi biyolojik olarak endorfin ve dopamin çöküşü yaşıyorum. O zaman ben de tekrar harekete geçerim. Savaşırım belki diğerleri gibi. İnsan yapıcı olduğundan daha çok yıkıcıdır demişti yer altından bir arkadaşı. Tamam dedi ben de oyalanayım. Herkes gibi oyalanayım. Maksim gazinosunun günahkar hayaletleri hala kafasında dans ediyordu

Custom Sidebar

You can set categories/tags/taxonomies to use the global sidebar, a specific existing sidebar or create a brand new one.

Top Reviews