İçimizdeki Arsız Çocuk: Arzular

Esin Ozan

İnsanı harekete geçiren nedir? 

Eylemlerimizin itekleyici gücü nedir? diye sorsak;

“Arzuları”dır derdim ben. 

Öyle güçlü bir dürtü olabiliyor ki o arzular;

Kendimizi kaptan koltuğunda sanarken, 

Kendi kendimizin efendisiyiz derken, 

Arzularımız bizi fazlasıyla bilinmez yollara sürüklemiş olabiliyor, bizi peşlerinde koştururken.

İnsan; biyolojik, fizyolojik, zihinsel ve ruhsal olarak bu denli dinamik bir canlı iken;

Yaşamın kendisi de zaten sürekli böylesine değişken iken; Arzuların arayışında olduğu o ruhsal stabilite ve dinginlik ne kadar gerçekçi?

İşte tam da bu yüzden arzular; irade ve mantıktansa, kalbimize daha yakın bir yerlerden çıkıveriyorlar sanki

Bir sürü eksiklik ve düzeltilmesi gereken meseleler buluyor zihinlerimiz en önce. 

Ruhsal stabiliteye müsaade etmeyen bir motor sanki, hepimizin içinde.

Hal böyleyken bir “tamamlanmamışlık” ve “eksiklik” hali; insan olmanın kaçınılmaz bir parçası oluyor istemesek de.  

İçinde kalması ne zor bir hal aslında; 

Beraberinde gelen hüzün, acı, kaygı ve korkuyu da düşününce.

İşte tam da böyle anlarda doğuyor;

O en güçlü itkimiz olan arzular. 

Üstelik nasıl bir çelişkiyse; o büyük güç sanki küçücük, arsız bir çocuk gibi içimizde;

Söz dinlemiyor,

İnatlaşıyor,

Tutturuyor,

Kimi zaman da direniyor tüm mantıklı söylemlerimize. 

Niyeti de kötü değil aslında;

Bizi; içine düştüğümüz hüsran ve tamamlanmamışlık hallerinden çekip çıkarmak;

Mutlu kılmak ya da en azından iç dinginliğe kavuşturmak istediği.

O zaman insan; arzularını içindeki bir çocukla ilgilenir gibi ele alabilmeli, hele huzuru amaçlamışsa.

Yeri geldiğinde ilgi, sevgi, şefkat gösterip ona kulak verirken,

Yeri geldiğinde rest çekebilmeli, müsaade etmemeli, onu durdurabilmeli.

Peki bu ne kadar mümkün? 

İnsan; biyolojik, fizyolojik, zihinsel ve ruhsal olarak bu denli dinamik bir canlı iken;

Yaşamın kendisi de zaten sürekli böylesine değişken iken;

Arzuların arayışında olduğu o ruhsal stabilite ve dinginlik ne kadar gerçekçi?

İşte tam da bu yüzden arzular; irade ve mantıktansa, kalbimize daha yakın bir yerlerden çıkıveriyorlar sanki;

Kökleri duygularımıza daha çok dokunuyor, rasyonel akla kıyasla, belli.

Çocuksu bir masumlukta tüm inatlaşmaları, tutturmaları, histerileri.

İçimizde bir arsız ve uslanmaz çocuk arzularımızın ta kendisi. 

İnsan olmanın yeterince zahmeti yokmuş gibi,

İçimizde ne zaman belireceği belirsiz bu çocuğu yönetmek de hepimiz için gerekli bir iş sanki…

Ama arzuları dinlemek de önemli;

Çocuksu bir dürtü deyip geçmemeli,

Çünkü kimi zaman çok haklı söyledikleri…

Aynı herkesin doğruluğunu bildiği ama dinlemek istemediği şanssız gerçekler gibi

Bazen katlanılmaz bazen de müthiş bir yaşama sevinci..

İnsan sürekli bir tamamlanmamışlık haline programlıysa,

Beraberinde hüsran da yaşanacaksa,

Arzuların belirmesi kaçınılmaz oluyor, insan olmanın doğasında. 

O zaman insan; arzularını içindeki bir çocukla ilgilenir gibi ele alabilmeli, hele huzuru amaçlamışsa.

Yeri geldiğinde ilgi, sevgi, şefkat gösterip ona kulak verirken,

Yeri geldiğinde rest çekebilmeli, müsaade etmemeli, onu durdurabilmeli.

Ancak o zaman içimizdeki çocuğun işlevi en verimli. 

İnsan yaşadıkça içinde arzular barındıracak, 

Üstelik o arzular ne de çok dallanıp budaklanacak,

Yeri geldiğinde kafaları darmadağınık yapacak,

Ama kökleri hep kalbimizden çıkacak,

Yaşadıkça içimizdeki masum çocuk olarak hep bizimle kalacak. 

Biz biz olalım elimizden geldiğince yaşatalım içimizdeki o arsız ama masum çocuğu!

Custom Sidebar

You can set categories/tags/taxonomies to use the global sidebar, a specific existing sidebar or create a brand new one.

Top Reviews